Dissosiyasyon; kişinin sürekli veya tekrarlayan bütünlük içinde işlevini sürdüren duygu, düşünce, davranış, bellek ve kimlik algısından ayrılma, farkındalık seviyesinden uzaklaşma ya da değişme yaşanmasıdır. Bellekte boşluklar yaşanması sonucu ifadesizlik tepkisi ortaya çıkmaktadır.
Dissosiyatif Bozukluk çocukluk ya da ergenlik sürecinde yaşanan travmalara karşı başa çıkma düzeneği olabileceği gibi günlük yaşamda varoluşumuzu tehdit eden olaylar karşısında “gerçekleri görmezden gelme” ve “duyarsızlaşma” semptomlarının gelişimi ile de gerçekleşmektedir. Zihnin kendini koruma sistemi dolayısıyla uzaklaşma halidir.
Bireyler dissosiyasyonu otomatik davranışsal boyutta, deneyimlenen yoğun stres ya da travma karşısında geçici savunma mekanizması olarak ve bazı klinik bozukluklarda patolojik ya da sendrom olarak yaşayabilirler.
Depersonalizasyon
Bireyin kendine yabancılaşma hali, bedeni sınırları dışına taşıma ya da kendi bedenini yanlış algılama, benlik algısında kaybolma ve gerçeklikten kopma eğilimi olarak tanımlanmaktadır. Bireyin kendisiyle alakalı bedende doğrulanmamış durumlara karşı tepkisiz kalma durumudur.
Yoğun anksiyete, depresyon, çözülememiş travmalar, ağır stres atakları gibi psikolojik sorunlar ile tetiklenebilen bu bozukluk, bedenini uzaktan seyretme ve düşüncelerinden soyutlanma hali olarak nitelendirilmektedir.
Belirtiler
Derealizasyon
Kişinin çevresine yabancılaşma halidir ve çevreyi gerçekdışı bir şekilde algılaması durumudur. Derealizasyon yaşayan bireyler çevrelerindeki dünyayı olağandışı veya görsel olarak çarpıtılmış biçimde görmektedirler.
Belirtiler
Önlem ve Tedavi
Psikoterapi dahilinde başa çıkma süreci içinde, semptomları tanıma tedavi uyumu ve yaşamsal işlevselliği arttırma oldukça büyük önem taşımaktadır. Dissosiyasyon ile deneyimden ayrılan güçlü duygular dereceli bir şekilde kabulü sağlandıkça dissosiyasyon azalmaktadır. Kişinin disosiyasyon bozukluğunun altında yatan çocukluk çağı yaşantılar, travmatik deneyimler, ikincil kazançlar ve bilinçdışı ile dürtüler üzerine çalışılmaktadır.